Kaybolan yıllar...
CHP’li belediye başkanlarının koltuklarına kurulmalarının üzerinden koskoca 4 yıl geçti.
Aradan geçen onca zamanda bu illere tek bir çivi dahi çakılmadı.
Özellikle İstanbul ve Ankara’ya…
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş…
Al birini vur ötekine…
Sorarım sizlere, bu ikili seçildikleri günden bu yana ne yaptılar?
Mesela… Bir tane örnek hizmet denilebilecek uygulamanın altında imzalarını gören var mı?
Bu soruya bir soru daha ekleyelim, bu iki belediye başkanı göreve gelmeden önce verdikleri sözlerin kaçını tuttular?
Hadi…
Örnek hizmeti ya da verdikleri sözleri gerçekleştirip gerçekleştirmediklerini bir kenara koyalım…
Aradan geçen onca zaman sonrasında Ankara aynı Ankara, İstanbul aynı İstanbul diyebiliyor muyuz?
Diyemeyiz…
Çünkü geride bırakılan o kadar zamanda hiçbir hizmetin üretilememesi İstanbul ve Ankara’nın zamanın gerisinde kalmasına sebep oldu.
İleriye götüremedikleri gibi bari her şey yerinde saysaydı diyor insan ama nafile…
Yüzlerce hizmet sözü verip neden birini bile gerçekleştirmediler?
Para mı yoktu, zaman mı yoktu?
E hani her şey çok güzel olacaktı?
Göreve gelirken “yeni nesil belediyecilik anlayışı” demişlerdi. Görevde geçen her günleri bize bu anlayışın, sosyal medyadan çalışıyor algısı yaratmaktan başka bir anlam ifade etmediğini gösterdi.
Ayrıca tatil yapmanın, güncel siyasete dolgu malzemesi olmanın ve parti içi cepheleşmelerde taraf tutmanın yeni nesil belediyecilik anlayışı içerisindeki yeri ve önemini öğrendik.
Sahi…
İstanbul veya Ankara seçmeni bu ikiliye sorunlara çözüm bulmaları için mi, yoksa belediyecilikten başka her mevzuya maydanoz olmalarını istediği için mi oy verdi?
Soru basit, cevap ondan daha basit…
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ismi çapsızlık ve vizyonsuzlukta tarih yazdı.
İstanbul ve Ankara’nın kaybolan yılları bu ikilinin belediyecilikten anladığının siyasi ayak oyunlarına figüran olmaktan ibaret olduğunu gösterdi.
Neyse az daha sıkalım dişimizi, tüm bunların hesabının sorulacağı Mart’a şunun şurasında ne kaldı?