Gerçek milliyetçi…
Gümrük birliği, vize serbestisi, hatta ve hatta terörle mücadele konusunda çok değerli mesajlar veriliyor, mülteciler konusunda tüm dünyaya örnek olacak bir mutabakattan bahsediliyordu.
Türkiye’ye çeşitli yaptırımlar uygulanması için Avrupa Birliği’ne baskı kuran Yunanistan ile Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin eli boş kalıyordu.
AB tarafı, Türkiye ile ilişkilerde işbirliğine hazır olduğunu dile getiriyordu.
***
Türkiye ile AB arasında oluşan bu ılımlı iklimin somut adımlara dönüşmesi beklenirken birden ibre tersine döndü.
Avrupa Parlamentosu beklenenin aksine gelişmelerin yaşanacağını, “Türkiye-AB ilişkilerini tarihin en düşük seviyesine düştüğünü” belirten rapor ile duyurdu.
Avrupa her satırından akılsızlık ve mantıksızlık akan raporu ile Türk düşmanlığını dizginlemeyeceğini gösterdi.
***
Suriye, Libya, Dağlık Karabağ ve KKTC ile ilişkilerimizin endişe verici boyutta olduğu iddiasıyla Doğu Akdeniz’de izlediğimiz politikayı terk etmemiz önerildi.
Yargı bağımsızlığının azaldığından bahisle sorosçu Kavala ve terörist Demirtaş’ın serbest bırakılması gerektiği öne sürüldü.
AP’nin Türkiye ile AB ilişkilerini tarihin en düşük seviyesinden zirvelere çıkaracak şartları sadece bunlarla sınırlı değildi, örneğin sözde Ermeni soykırımının kabulü olmazsa olmazdı.
***
AP bu zırvalarına ek olarak, AB ve üye ülkelerinden Ülkücü Hareket’in terör örgütü listesine eklenme olasılığını araştırma, derneklerini yasaklama ve faaliyetlerini yakından izleme çağrısı yaptı.
Bu çağrı, AP’nin kimlerin güdümünde hareket ederek AB’den Türkiye ile köprülerin atılmasını istediğini gün yüzüne çıkardı.
Teröristlere özgürlük isterken Ülkücü Hareket’i yasaklama çağrısını Avrupalının aklına sokabilecek düzeyde akıl ancak FETÖ’cüler ile PKK’lılarda vardı.
***
Nitekim PKK’lıların çaldığı, FETÖ’cülerin söylediği, Rumların oynadığı ve Yunanların onayladığı adına rapor denilen müsvedde parçasında yazılı olan her şey yıllardır temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze kondu.
Türk milletinin çözülmesini isteyenler, dünyaya Ankara merkezli bakış açısından rahatsız olanlar her defasında kelime oyunlarının etrafında dönüp durdu.
Kimi zaman toplumun değişim ihtiyacı dendi, kimi zaman çağa ayak uydurma zorunluğundan dem vuruldu ve her zaman ekonominin coşması ile teröristlerin özgürleştirilmesi arasında bağ kuruldu.
***
Bu uğurda çok şey denendi, kullanıldı fakat ilk kez biri ihaneti “Milliyetçilik mi, al sana gerçek milliyetçilik” ifadeleriyle pazarlamaya kalktı ve işe Osman Kavala’yı ziyaret edeceğini duyurarak başladı.
Başladı başlamasına da sırada ne var, mesela terörist Demirtaş’ı da ziyaret eder mi?
Bu “gerçek milliyetçi” yarın öbür gün Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikasını terk etmesi, sözde Ermeni soykırımını onaylaması gerektiğini ileri sürer mi?
***
En önemlisi de Ülkücü Hareket’in yasaklanmasını savunacak kadar alçalır mı?
Derdi sadece Kavala’nın serbest kalması mı?
Peki, ekonominin iyileşmesini AB’ye bağlayan bu zata, AB ile ilişkilerin sadece Osman Kavala’nın serbest bırakılmasıyla tesis edilmeyeceğini, Türkiye’nin daha nice tavizler vermesi gerektiğini hatırlatmaya gerek var mı?