Terör halayı
Terörist abileri dağda saklanacak kovuk ararken, yeni yetmeler düz ovada halaya duruyor.
Mersin’de PKK sempatizanı bir grup bölücü, “Biji Serok Apo” şeklinde böğürerek halay çekmişler.
Dağın havası ölüm korkusu tarafından dağıtılınca, ovanın konforunda eğlenmek paha biçilemez tabii…
Terörle mücadele ekipleri de halayın birleşik ruhunu bozmadan hepsini otobüslere tıkıp emniyete götürmüş.
Otobüste de moral olsun diye Mustafa Yıldızdoğan’ın “Ölürüm Türkiyem” adlı şarkısını açmışlar.
DEM partili Ali Bozan'a göre ise bu, terörist gençlere yapılan psikolojik bir işkenceymiş.
Ne yapacaklardı, “Hernepeş” mi çalacaklardı polis otobüsünde?
Türkiye Cumhuriyeti'nin emniyet güçleri, böylesi provokatif eylemler karşısında elbette ki milli bir duruş sergileyecektir.
Sonra, “Ölürüm Türkiyem” şarkısını dinlemeyi kendilerine psikolojik işkence olarak görenlerin bu vatanın ırmaklarıyla bereketlenen topraklarından yiyip içmesi haram değil midir?
Tabii, bunların sergiledikleri teröristliği belgeleyen görüntüler olmasa, “Polis halay çeken gençleri gözaltına aldı” diyerek Türk devletini kültür, sanat ve Kürt düşmanlığıyla suçlayacaklardı.
Oysa bunların çektiği halay, ruhun gıdası olan müziğin değil, bilumum haine anladığı dilden konuşan terörle mücadele ekiplerinin konusudur.
Bölücülerin kirli ellerinin, zehirli dillerinin uzanmadığı hangi değer kaldı? Kültür, sanat, edebiyat, ilim, bilim… Hasbelkader kafalarını soktukları her yeri azgınlaşmış bölücülüklerinin aracı olarak kullanmaktan geri durmuyorlar.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel gibi sevecen sosyal demokratlar da bunların opera gecelerine giderek Kürdistancı sanatçı bozmalarının ellerini öpücükle şereflendiriyor.
Mersin’deki terör halayının ardından, Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesindeki bir düğünde de bölücübaşının ismini anarak halay çekenlerin görüntüleri ortaya çıktı. Terörle mücadele ekipleri oraya da el atarak 6 bölücüyü gözaltına aldı.
İnsan anlamakta güçlük çekiyor. Binlerce kişinin katili, eline bebek kanı bulaşmış bir kan içiciyi, kargo paketi gibi bantlanarak Türkiye’ye getirildiğinde “Devlet için hizmet etmeye hazırım” diyen bir acizi böğürerek anacak kadar haysiyetsiz, onursuz, kansız olanların kulaklarını çekecek bir büyüğü, bunları doğuran bir anası babası yok mu?
Analık babalık, sarı torbalara giren cesetlerin tepesinde ağıt yakmadan önce, çocuğunu zehirleyen terörist şebekelerin elinden kurtarmak değil midir?
Bunca kepazeliğe rağmen, hâlâ kendilerini mazlum ve mağdur gösterme çabaları ise tam bir kara mizah örneğidir. Evet, bu toprakların suyu ve ekmeği haram olmalıdır bu zihniyettekilere. Bölücüler, sadece bölmeye çalıştıkları ülkenin değil, insanlık onurunun da düşmanıdırlar çünkü.