Gazze biz, biz Gazze’yiz
Gazze yanıyor. Her gün biraz daha karanlığa gömülüyor. Bombalar yağıyor, evler yıkılıyor, çocuklar ölüyor. Dünyanın sessizliği kırılmıyor. Her patlamada, her ölümde sessizlik daha da derinleşiyor.
Hanedan-ı Âl-i Osman’ın adalet dağıttığı topraklar, şimdi ölümün alınıp satıldığı bir çıfıt çarşısına dönüşmüş. Siyonist İsrail, acımasızca saldırırken, Filistinli çocuklar birer birer yok edilirken, Dünya Sağlık Örgütü çocuk felci aşılarının yapılması için Gazze'de geçici olarak çatışmalara ara verileceğini duyuruyor. Ne acı bir ironi…
Deyr el-Belah'ta, bombaların gökyüzünü yırtan sesi dört yaşındaki Rahaf Ziyad Abu Sweireh’in kalbine ağır geliyor. Bu dehşeti daha fazla taşıyamayan küçük kızın kalbi duruyor. Şimdi, o kalpleri durduranların “hınk” deyicileri, çocukların hayatını kurtarma maskesine bürünüp suret-i haktan görünmeye çalışıyor. Ne kadar yaman bir çelişki...
İsrail’in Gazze’deki niyeti, acımasız bir soykırım planıyla sınırlı sanılmamalıdır. Dünyanın ve İslam aleminin sinir sistemi ve refleksleri Gazze örneği içinde testten geçirilmektedir. Bu süreçte, petrol devi Arap devletlerinin derin sessizliği Gazze’nin sırtındaki kırbacın katmerli hale gelmesinin başlıca sebebi olmuştur.
Fakat Gazze’yi gözleyen her aklıselim irade, orada Sarı Öküz’ün meşhur kıssasını görmektedir. Çünkü İslam coğrafyasının Sarı Öküz’ü bugün Gazze’dir. Gazze’yi feda eden, tüm İslam dünyasını feda etmiş demektir. Bugün onu yalnız bırakanlar, yarın sıranın kendilerine geldiğini fark edeceklerdir. Av olmamak için önce Sarı Öküz’ü, sonra diğerlerini kurban veren ama akıbetinden kaçamayan sürü misali, Gazze şimdi göz göre göre elden düşerse, sıradaki hedef diğer İslam ülkeleri, hatta belki de Türkiye olacaktır. "Bu topraklar bize vadedildi", “Gazzeliler insansı hayvan”, “Öldürecek bebek arıyoruz” diyen Siyonist sapkınlık ve onları arkalayan uluslararası kötülük, gözlerini diktiği vatanımıza er ya da geç tüm müttefikleriyle hücum ettiğinde, o zaman yine bombalar yağacak, yine çocuklar ölecek, dünya yine sessiz kalacaktır.
Bugün Gazze’nin gözyaşlarına sırt çevirenler, yarın kendi acılarında boğulurlar. O gün geldiğinde, ne bir dost ne de bir yardım eli bulurlar. Gazze'ye sessiz kalan dünya, yarın yine sükunetini korur ama olan yine mazluma olur.
Şu halde Gazze’yi ceddimizin bir zamanlar hüküm sürdüğü romantik bir hatıra nazarıyla değil, sıradanlaşan kötülüğe karşı en haklı direnişin sembolü olarak bakmalıyız. Bugün Gazze’yi savunmazsak yarın her şeyi kaybederiz. Sessiz kalmak, teslim olmaktır. Sarı Öküz’ü verdiğimiz gün, kaybettiğimiz gündür.