Tarihi şerh ve Devlet Bahçeli

Söylem analizi zaviyesinden bakıldığında dile getirilen düşünceleri bağlamına uygun olarak anlamak ve açıklamak iki bakış açısı ile mümkündür. Dile getirilen görüşün öncelikle anlam değeri sorgulanır yani bir analize tabi tutulur, sonra bu söylemin kullanım değerine bakılır. Daha sonra kimin ne söylediği ve niçin söylemiş olabileceği üzerinden anlam arayışına gidilir. Anlam ve kullanım değeri açısından yani her iki boyutuyla ele alınmayan politik söylemin doğru anlaşılması, açıklanması bir başka ifade ile söylemin gerçekliğinin görülme ihtimali pek mümkün değildir. Tam olarak bu noktada son on yıldır sıkça kullanılan post-truth kavramını ele almak ve kısaca değerlendirmek gerekir. Çünkü söylemin kullanım değeri onunla çok alakalıdır. Kısaca Post-truth; duyguların ve kişisel inançların, arzu ve eğilimlerin gerçekliklerin önüne geçebildiği, özellikle sosyal medya üzerinden ciddi bir dezenformasyonla algıların yönetilmesi, toplumun gerçekleşmiş gibi takdim olunan yalanlarla manipüle edilmesi şeklinde özetlenebilir. Burada hususi olarak görülmesi gereken şey; gerçekliklerin nasıl düşürüldüğü, bağlamın nasıl koparıldığı, yalan-yanlış olanın gerçeğin önüne nasıl geçirildiğidir. Tam olarak bu durumun en tipik ama bazı boyutları ile de üzücü olanına çok yakın dönemdeki bu tanıklığımız, nesnel gerçeklikten kopuk olan birçok şey gerçekmiş gibi dile getirilerek manipülatif bir algının oluşturulmaya çalışıldığını göstermektedir.
Şerh etmek ise, sözün kapalı kısmını açıklayıp anlaşılır hale getirmektir. Türk siyasetinde son günlerde gündem oldukça yoğun geçmektedir. Yoğun gündem içerisinde özellikle Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin “Türk ve Türkiye Yüzyılı” düşüncesine yönelik attığı adımlar da tartışılmaktadır. Devlet Bahçeli Beyefendi’nin siyasi olarak yaptığı açıklama ve ortaya koyduğu politik düşünceler Türk ve Türkiye Yüzyılı düşüncesi çerçevesinde atılmış adımlardır. Bu tür adımları atarken amacı küresel ve bölgesel gerçekleri, dünyanın değişen dinamiklerini göz önüne alıp gelişmelerin ruhuna nüfuz ederek Türk ve Türkiye Yüzyılı için sağlam ve sarsılmaz temeller meydana getirmektir. Bu bağlamda dünyada değişen dengeler sistemini gören, okuyan ve bütün unsurları ile anlayan Devlet Bahçeli Beyefendi Türk ve Türkiye Yüzyılı çerçevesinde hedefler ortaya koyarken hiç kuşkusuz bu siyasal stratejinin birçok unsuru vardır ve bunlardan biri de terörsüz Türkiye’dir. Bu kuvvetli arzu ve ideal, bütün küresel planlara “şerh düşmek” kapalı olan planları aşikâr kılmak, açıklığa kavuşturmaktır. Post-truth algı yöntemlerine kapılarak bu tarihsel durumu ve gelecek yüzyılın tasavvurunu gerçekliğin ötesine taşımamak ise her sağduyulu kişinin ahlaki, politik ve insani bir sorumluluğudur.
Tarihin genişlediği ve daraldığı zaman dilimleri vardır. Bu durumu, çeşitli vesilelerle bireysel yaşantımızda da gözlemlediğimiz anlar olur. Bu aynı zamanda toplumsal değişimlerde de gözlemlenen bir gerçekliktir. Anların saatler, saatlerin günler gibi geldiği hatıralarımızın var olduğu gibi günlerin an gibi akıp tükendiği zamanlarda söz konusudur. Bireyler ve toplumlar için geçerli olduğunu düşündüğümüz bu durum devletler için de geçerlidir. Bireysel hayatların kısalığı, devlet organizasyonunun görece uzunluğu dikkate alındığında bazen onlarca yıl süren karar alma süreçleri an gelir on günlere ve hatta günlere sığar veya sığdırılmak durumunda kalınır. Bu endişe içinde olmak, heyecanlı davranmak değil aksine; tarih, söylem ve eylemin denk düşmesi, bunu öngörebilecek tecrübeyi, feraseti ve basireti gerektirir ve bu kabiliyetlere sahip liderlerin attığı, atmaya cesaret ettiği adımlar bu durumları tarihsel kazanımlara dönüştürür. Erken olma ve geç kalma denklemine değil anın/zamanın şimdiyi tüketmesine fırsat vermeden karar alınması gereken zaman dilimleridir bunlar. Bir başka ifade ile günümüz post-truth algı kalıplarına şerh düşmek ve gerçekler ile siyaset yapmak, siyaseti aklın devlet yönetimine uygulamak demektir.
İşte 2024 yılının son çeyreği özellikle bu durumun tarihsel örneklerinden birini teşkil eder. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli Beyefendi’nin Cumhuriyet yüz yılının sorumluluğunu alarak yapmış olduğu değerlendirme ve bu değerlendirme sonucu yaşanan gelişmeler zamanın ruhu ve tarihsel akıl ile doğrudan bağlantılıdır. Nitekim bu değişimin hızı, karar alma süreçlerinin önemi aynı zamanda bir bölge ve dünya gerçeğidir.
Devlet Bahçeli Beyefendi dünyadaki değişim ve gelişmeleri doğru okumak suretiyle Türk milletinin beklentilerini en üst derecede karşılamak için hedef, program, politika ve projelerini hem kendi milletinin hem de insanlığın yararını gözeterek ortaya koymuş ve bu yönde attığı adımlarla gündelik hesaplar üzerine kurulu politik pratiğe yüksek bir ideal, bir hedef kazandırmıştır. Devlet Bahçeli Beyefendi, Türkiye merkezli yeni bir medeniyet inşa hareketinin milli birlik ve kardeşlikte uzlaşmaya açılan siyaset penceresini güçlü bir irade ve kararlılıkla ortaya koymuştur. “Barışla Herkes Kazanır”-“Terörü Bitirip Bölgesel İstikrarla Tarihi Yeniden Yazarız” içerikleriyle düşüncelerini kamuoyu ile paylaşmıştır. Çok geniş bir toplumsal kabul, güçlü bir siyasi destek bulan bu düşünce ve yüzyılın inşası fikri, çok kısıtlı ve toplumsal karşılığı olmayan sığ içerikli eleştirilere de hedef olmuştur. Eleştirilerin düşünsel derinliği olmadığı gibi temellendirilmiş ifade kalıpları da yoktur. Sosyolojiye dayanmayan, çeşitli duygusal tepkileri yönlendirmeyi arzu edenlerle sınırlıdır ve tam olarak post-truth zamanın ruhuna uygun ama gerçekliklere aykırıdır. Bir başka ifade ile bu adım, birkaç vekil artırmak isteyenlerin kavrayacağı bir adım değildir. Birkaç puan oy artırmak ve siyasi pazarlıklar sürecinde rol alma arzusunda olanların ufuklarının da çok ötesindedir. Mikrofonu eline alma imkânının doğma ihtimali üzerine düş görenler için ise tam olarak bir hayal kırıklığıdır. Böylesi bir gerçeklik zemininde, bir belediye fazla kazanmak isteyenlerin de hayal dünyasını aşan bir durumdur. Bu düşünce, bütün özel çıkarların üstünde bir hedeftir. Türk devleti ve Türk milleti için bütün dünya dinamiklerinin yerinden oynadığı bu günlerde gelecek yüzyılın ruhuna uygun bir konum alınmalıdır. Tarihsel akla dayalı var olma; ülke, bölge ve dünyada ontolojik temellerini sağlam ve kalıcı esaslara bağlama düşüncesidir. Bu düşünce ilhamını milliyetçi/ülkücü şuur ve Milliyetçi Hareket Partisinin düşünce yapısının temelinde de var olan “Devlet-i Ebed Müddet” anlayışından almaktadır. Devlet Bahçeli Beyefendi’nin siyasi etik ilkesi olan: “önce ülkem ve milletim sonra partim ve ben” anlayışı ile tam bir tutarlılık arz etmekte, Türkiye’ye gelecek yüzyılın kapılarını açma imkânı sunmakta, tarihin taşıdığı öznelerden tarihi yapan öznelerin yine tarihi sorumluklarına dönüşmektedir.
Devlet Bahçeli Beyefendi’nin büyük bir sabırla, yılların deneyimi ve yüksek feraseti ile Cumhuriyet yüz yılının son çeyreğinde almış olduğu sorumluluklar ve atmış olduğu adımlar, tarihsel sarmalımızı esnetiyor, dogmatik kabulleri sarsıyor ve yeni ufukları bizlere ve milletimize açıyor. Tam olarak bu noktada Devlet Bahçeli Beyefendi’nin sarsılmaz iradesi daim olsun, Allah O’nu başımızdan eksik etmesin. Algı ve gerçeğin kavgasında, bugünün çıkarları için siyaset yapanlar ile geleceğin kavgasını vermekte olan Devlet Bahçeli Beyefendi’nin, Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesinin, Cumhur İttifakı ruhunun ve sağduyulu toplumsal desteğin anlamı hem büyük hem tarihseldir ve post-truth politik algılara kurban edilmeyecek derecede de kıymetlidir.